Gazze Soykırımı ve zeytin
Yüzyılın ilk çeyreğinin her bakımdan en belirleyici olayı, cümle âlemin canlı seyrettiği Gazze ölümü! Bu kâbus vicdanları derinden yaralamakla kalmadı, insanlığın alnına kapkara bir leke olarak nakşedildi.
Unutulup unutulmayacağını zaman gösterecek. Ancak bu defa, “ortadoğununyegânedemokrasisi” İsrail’in güle oynaya, çoğu Batılı hükümetin arsız rızasıyla, İsrail’e her şeyi satan tüccar ve sanayici tayfasının da bayıla bayıla desteklediği felâketin boyutları Gazze Şeridinin 365 km2’sini çok aştı.
Bugün baş sorumlu/suçlu İsrail’e bakalım.
Evvela bir kısa kayıt: uzmanlar olanları tanımlamak için yetersiz soykırım kavramının yerine “holosit” yani “topyekûn yok ediş” terimini öneriyor. Gazze’de çocuk ve kadınların özellikle hedef alınması, cemaatin yeniden ayağa kalkmasını nasıl zora sokuyorsa, yağdırılan bombalar da bitki örtüsünü yok ediyor, toprağı zehirliyor, su kaynaklarını kurutuyor, bölgeyi yaşanmaz hale getiriyor.
İsrail, 1917 ve esas devletin kurulduğu 1948’den bu yana kolonize ettiği toprağa, acımasız bir nüfus mühendisliği uyarınca dünyanın dört bir yanından Musevî göç ettirerek orada asırlardır yaşamakta olan Filistinlileri kovmakla meşgul… hâla. Yalnız bu defa Batılı hükümetlerin tam desteği sayesinde gemi azıya almış durumda. “Dünyanınenahlâklıordusu” Gazze’yi yerle bir etmekle kalmıyor; işgâl altındaki Batı Şeria’da işgalciler asker eşliğinde her türlü melâneti gerçekleştiriyor.
Şu sıra bölgemizde zeytin hasadı vakti. Toplanmış zeytinleri, sıkılmış yağları, kadim zeytin ağaçlarını yakıp yıkıyor zeytinin tadını bilmeyen Brooklynli işgalci borsa simsarı.
Filistinli yazar Susan Abulhawa’nın 19 dakikalık ağıtına kulak kabartın.
Abulhawa azgın işgalcilerin Filistin’e nasıl da yabancı olduğunu o toprakların kutsalı zeytine olan nefretleri üzerinden söyler.
***
1948’den beri, “hasbara” (açıklama) adı verilen ve İsrail’in tartışmasız haklılığı üzerine bina edilmiş, kâinata propaganda yapan devasa beyin yıkama sistemi, Soykırımı da devletin mukaddes güvenliğine indirgedi. Ne ki çığırından çıkmış ordu her önüne geleni yok ettikçe hasbaranın kamuoyları indinde iki paralık itibarı kalmadı. Bu, 1948’den beri bir ilk!
Kamuoyları, Holokost utancına binaen “Yahudiler ne der?” diye çekinmeden Filistin davasını sahiplendiler. Soykırımın baş suç ortağı ABD’nin başkanı dahî, savaşı kazansa da İsrail’in kamuoyunu kaybettiğini itiraf etti.
İsrailli bakanların sırıtarak toplu imha gereğinden dem vurduğu yerde meczuplar dışında kimsenin “soykırım mı değil mi” diye tartıştığı yok. Nitekim hatırı sayılır pek çok kurum ve kuruluş Gazze’de devam eden savaşın amacının soykırım olduğunu kayda geçirdi.
Bakınız, Uluslararası Soykırım Bilimcileri Derneği, Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Komitesi ile BM İnsan Hakları Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tutanakları…
Böylelikle Yahudilerin Holokost sonrası elde ettiği moral üstünlük ve dokunulmazlık hepten kalktı. Bunlar da birer ilk!
Gündemden düşmüş Filistin meselesi, Soykırım gibi muazzam bir bedelle, İsrail’in meselesi olmaktan çıkıp seksen yıl sonra dünyanın meselesi konumuna geldi. Bu da bir ilk!
***
İsrail’in geleceğine yönelik birkaç erken gözlem gerekirse: Soykırıma koşut olarak, sırtını Batı’ya dayamış halde bütün Filistin topraklarını resmen zapt etmeye ve tüm bölgeye nizamat vermeye heveskâr olduğuna kuşku yok. İlâhlarca seçilmiş halkın yine onlarca bahşedilen toprağa sahip olmasından daha doğal ne olabilir ki! Gelgelelim, ölüm makinası olmak dışında bir özelliği bulunmayan, dolayısıyla etrafı kendisine sadece kin besleyenlerle çevrili İsrail bu tanrısal yükü nasıl sırtlayacak, belli değil.
Ülkenin, hükümeti ve ahalisinin ezici çoğunluğuyla soykırımdan gayet hoşnut bir heyulaya dönüşmesi ise ahlakî çöküşü gözler önüne seriyor. Düşünün, Avrupa kökenli olanları soykırıma maruz kalmış bir halk. Ne kolonizasyon ne de şimdi soykırımla yüzleşmeye hazır olan, iki gıdım aklı olanın arkasına bakmadan terk ettiği marazî bir ülkenin ne geleceği olabilir?
Belki de, gariptir, tarihinde en güçlü olduğu dönemde İsrail kendini yok etmekte? Filistinlilere biçtiği kefeni kendisi giymekte?
Zeytin ağacına yüzyıldır dayatılan aşının tutmadığını kanıtlamak istercesine…

