E-gazete/Arşiv
Bayiler
İletişim
Abone Ol
Üye Girişi
Հայերէն
English
Ara
Hay Toplum
Yazarlar
Kitap/Kirk
Hrant Dink
Agos Gündem
Türkiye
Ermenistan
Dünya
Yüzler/Hikayeler
İnsan+Hakları
Bir Zamanlar
Kültür Sanat
Yaşam
Kategoriler
Agos Gündem
Türkiye
Ermenistan
Dünya
Yüzler/Hikayeler
İnsan+Hakları
Bir Zamanlar
Kültür Sanat
Yaşam
E-gazete/Arşiv
Bayiler
Hay Toplum
Yazarlar
Kitap/Kirk
Hrant Dink
İletişim
Ara
Հայերէն
English
☰
☰
Agos Gündem
Türkiye
Ermenistan
Dünya
Yüzler/Hikayeler
İnsan+Hakları
Bir Zamanlar
Kültür Sanat
Yaşam
Ara
E-gazete/Arşiv
Bayiler
Hay Toplum
Yazarlar
Kitap/Kirk
Hrant Dink
İletişim
Abone Ol
Üye Girişi
English
Հայերէն
Yetvart Danzikyan
Sayfa 2
“Seçim olsun ama rakiplerim hapiste kalsın” rejimi
Darbe aslında 2016’da Selahattin Demirtaş’ın hapse atılmasıyla başlamıştı. O dönemin yeni ve muhalefete en fazla umut veren siyasetçisi olan Demirtaş’ın önü böylece kesilmiş oldu. İmamoğlu için bir öngörüde bulunmak zor. Umalım ki tüm siyasi tutsaklar serbest kalsın. Ama belki de iktidar açısından rejimin adını artık koyabiliriz.
30 Nisan 2025
Soykırımı anamamak
Ermenistan açık biçimde sadece bunu dış politikada bir öncelik haline getirmemekten bahsediyor. Beri yandan bu tutumun Ermenistan’da tepki yarattığını söylemek lazım. Paşinyan da kendi ülkesinde muhalif çevrelerce suçlanıyor. Türkiye’ye dönecek olursak. Hükümet ve 110 yıllık resmi görüşü sürdürenler açısından bu elbette rahatlatıcı bir durum. Peki durum böyle diye “yüzleşme” çabaları rafa mı kaldırılsın? Kaldırılmasın elbette. Her zaman söylediğimizi tekrarlayalım. Bu topraklarda yüz binlerce insan, savaş koşulları bahane edilerek tarif edilemez acılara maruz kaldı. Ermeniler binlerce yıldır yaşadıkları ülkelerinden öldürülerek veya sürgün edilerek koparıldı.
23 Nisan 2025
Tanju Özcan’ın sözleri ve Türkiye’de ırkçılık
19 Mart sonrası sokağa çıkanlar arasında Ermenilerin de olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çıkmasalar bile İmamoğlu’nun önünün siyasi olarak kesilmesine tepki duyan Ermeniler olduğunu haydi haydi varsayabiliriz. Tüm Türkiye’de olduğu gibi… Bu da çok normal çünkü Türkiye Ermeni toplumu ayrı bir dünyada yaşamıyor. Tablo bu iken CHP’deki sessizlik, tarif etmesi zor bir yarılma, çelişki yarattı Türkiye Ermeni toplumunda. Özetle CHP’nin bu konuda bir açıklama yapması şart, bu çok açık. Beri yandan şunu da not etmeden geçemeyiz. Özcan’ın çıkışı tam da TCK 216/1’de tarif edilen “halkın bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrik” suçu.
9 Nisan 2025
Madem ortada bir “darbe” var, CHP “emanetçi aday”dan çekinmemeli
İş buraya gelince ister istemez 12 Eylül darbesi sonrasını hatırlıyoruz. Biliyorsunuz Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alpaslan Türkeş’e 12 Eylül darbecileri tarafından siyasi yasak konmuştu. Bu siyasi yasak döneminde CHP, AP, MSP ve MHP farklı yollar izlediler. Ecevit eski CHP’li yol arkadaşlarıyla yürümeyi tercih etmedi . AP’nin yerine kurulan DYP’de ise pek böyle tartışmalar olmadı. Merkez sağ’ın imrenilecek bir yönünü pek bulmam. Ama DYP’nin 1980 sonrası, -1993’e kadarki diyelim- performansı, merkez sol’dan daha başarılıydı.
3 Nisan 2025
Geleceği çalınan gençler Erdoğan’a neden oy versin?
Türkiye yaklaşık olarak 2018 yılından beri bizzat iktidar eliyle yaratılan ekonomik bir krizin içinde. Bu sürece bir de şehirli, okumuş, kazandığı bilgi ve becerisiyle kendi ülkesinde insanca yaşamak isteyen, (AKP ya da MHP ekosistemine girmeyi de gönlü kaldırmayan) kesimlerin aşağılanması, ötelenmesi, neredeyse memleketten kovulması yönünde bir siyaset de eklenince, gençler bir anlamda “geleceksiz” kaldıklarını düşündüler, çok da haklılar. İmamoğlu’nun tutuklanması bu gençler için bir tür bardağı taşıran damla oldu.
26 Mart 2025
Darbe demeyelim de ne diyelim?
“Diploma” hamlesiyle yetinmeyen iktidar bir de “gözaltı” uygulamasına karar vermiş durumda. Bu gelişmeyi pek çok kesim doğal olarak “siyasete darbe” olarak adlandırdı. Bazı gelişmeler vardır ki esasında yoruma pek de hacet bırakmaz. İmamoğlu’na yönelik bu peş peşe gelen hamlelerin, Erdoğan’ın en önemli rakibinin önünü kesmeye yönelik -anti demokratik demenin bile hafif kalacağı- uygulamalar olduğu aşikâr. Bunu artık sokaktaki çocuk bile söyler.
19 Mart 2025
Paşinyan’ın mesajlarına Ankara ne diyecek?
Paşinyan’ın Ermenistan Başkanı olarak ilk kez Türkiye’den geniş bir gazeteci grubunu ağırlaması ve bu atmosferde böylesi mesajlar vermesi ayrıca önemli. Belli ki aslında Ankara’ya bir şeyler söylemek istiyor. Ve algıların da değiştiğini söylüyor. Sonuçta Paşinyan, Türkiye ile normalleşme sürecini ilerletmek ve bölgesel işbirliğini geliştirmek istiyor. Peki Ankara burada hangi pozisyonda?
14 Mart 2025
Suriye’de olanlara ‘komplo’ olarak bakmak
Burada üzerinde durmak istediğim nokta, Türkiye’de sağ muhafazakâr bakış açısının yine ‘komplo’, ‘kışkırtma’ açıklamasına sarılması. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesela, “Alevi canlarımızı kışkırtarak siyaset yapmak iç cephemizi sarsmayı hedef alan bir sabotaj girişimidir” dedi. Kastettiği, CHP’nin yaşananlara tepki göstermesiydi. Erdoğan öldürülenlerle ilgili bir hassasiyet göstermedi, asıl derdi CHP’ye bir de buradan vurmaktı. MHP lideri Bahçeli de benzer bir tutum aldı.
12 Mart 2025
Gazeteci arkadaşlarımız neden içeride?
HDK’nın hedefe alınması anlaşılmaz, bu tutuklamalar daha da anlaşılmaz. Bu kadar insan ne gerekçeyle hapse atıldı? Bu soruyu sormaya devam etmeliyiz. Osman Kavala, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ı da hatırlamazsak olmaz – ve şu soruyu sormazsak: Gezi tutukluları neden –hâlâ– içeride? Son bir soru da Devlet Bahçeli’nin, eşi Başak Demirtaş’ın rahatsızlığı nedeniyle (bu vesileyle biz de geçmiş olsun diyelim) telefon ettiği Selahattin Demirtaş için: Selahattin Demirtaş neden hâlâ içeride?
6 Mart 2025
Öcalan’ın mesajı ve analizi ne anlatıyor?
PKK ne diyecek bilemiyoruz. Peki Öcalan PKK için “Kendinizi feshedin” derken Kürtlere bilhassa da Türklere ve iktidara ne diyor? Şöyle: "Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur" Elbette bunlara kimsenin itirazı olamaz. Ama iktidar açısından pek de emin olamıyorum. Türk-Kürt ittifakından bahseden Öcalan'ın “Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir” cümlesi de dikkat çekiyor. Evet PKK Leninist bir örgüt. Dolayısıyla gelişmelere buradan bakması doğal. Ancak Kapitalist modernitenin 200 yıl boyunca bu ittifakı “parçalama” gayretinde olduğunu düşünmek farklı bir okumayı gerektiriyor ve ben o okumayı açıkçası pek yapamıyorum. 1. Dünya Savaşı bittiğinde ve Milli Mücadele başladığında Türk-Kürt ittifakı, tamamen değilse de bir açıdan “Ya Ermeniler geri dönerse?” gibi bir “tehdit algısı” üzerine kurulmamış mıydı?
27 Şubat 2025
‘Kardeşlik’ projesine kimler dâhil?
Öcalan’la görüşen DEM Parti İmralı Heyeti temaslarını sürdürüyor, DEM Parti yönetimi Öcalan’ın “tarihî” bir açıklama yapacağını vurguluyor ama bir yandan da memlekette gözaltına alınmayan, hakkında soruşturma açılmayan kimse kalmadı, son aylarda.
19 Şubat 2025
Öcalan'ın mesajı siyaset satrancında bir hamle mi olacak, yoksa ufukta bir "barış" mı var?
Bütün bu yazıdan Öcalan’ın müstakbel mesajını siyasi bir satranç oyununun bir parçası gibi gördüğüm izlenimi çıkabilir. Öyle değil. Elbette ki bu topraklarda Türk ve Kürt halkları arasında kurulacak bir barış hepimizin dileği. On binlerce insan bunun için yıllarca çile çekti, başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’li siyasetçiler yıllardır hapis yattı, yatıyor. Bütün bunları söylememin nedeni zaten Kürt meselesinde çözüm ihtimalinin siyaset satrancında bir hamle olmaktan öte bir anlam kazanması temennisi, çabası. Özetle zihnimiz “Osmanlı’da oyun bitmez” şüpheciliğinde. Kalbimizse tüm halkların içine sinecek bir barış ihtimalinin peşinden gidiyor.
13 Şubat 2025
Trump’ın tuhaf çıkışı ve ‘tehcir’
Hükümet, doğal olarak, Trump’ın planına karşı çıktı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Tehcir meselesi ne bölgenin ne bizim kabul edebileceğimiz bir durum. Bunu düşünmek bile abesle iştigal. Tartışmaya açılması bile yanlış.” Evet tartışmaya açılması bile yanlış. Ancak ‘tehcir’ ifadesini görünce aldı beni bir düşünce.
5 Şubat 2025
Hep açık kalmasından fayda umulan bir dosya: Gezi
Tüm bunlardan sonra, yani Kavala, Mater, Kahraman, Özerden, Atalay haksız olduğu ayan beyan ortada olan bir suçlamayla hapiste tutulurken bir de Ayşe Barım’ın tutuklanması, iktidarın hiç de demokratikleşme gibi bir niyetinin olmadığını kanıtlıyor. Kanıtlamak için daha ne yapması lazım, onu da bilmiyorum. Her gün bir belediyeye kayyım atanıyor, bir ya da birkaç gazeteci gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bu tablo içinde, Kürt meselesinde, adı ‘süreç’ olmayan, ne diyelim, hamleler yürütülüyor.
29 Ocak 2025
O helvayı belki bir gün hep birlikte kavururuz
Konuşma pek çok açıdan çarpıcıydı. Takuhi Tovmasyan 1915 koşullarında yitip giden Mardig amcasının trajik hikâyesini anlatırken, hem o dönemi tek bir kişinin üzerinden tüm ağırlığıyla tarif etmiş oldu, hem de Hrant Dink’le sohbetlerinden yola çıkarak, bundan sonraki gayesini ve –Allah gecinden versin– vasiyetini paylaştı. Neydi bu gaye ya da vasiyet? Sözü Takuhi Tovmasyan’a, Hrant’a ve bize seslendiği pasajlara bırakayım...
22 Ocak 2025
18. yıl mektubu
Hrant Ahparig, seneye belki daha güzel haberlerle bitiririm bu mektubu. Umut etmekten ve mücadeleden vazgeçmiyor seni sevenler.
16 Ocak 2025
Süreç olmayan süreçte yeni dönemeç
İktidar kanadı tüm bu gelişmelere ‘süreç’ ya da ‘açılım’ demekten imtina ediyor. Böyle olunca, ne diyeceğimizi biz de bilmiyoruz. İmralı’daki ilk görüşmeden sonra yapılan açıklamada Öcalan’ın ağzından verilen mesajlarda şu cümleler önemliydi: “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.” Bu paradigmanın ne olduğu tam olarak anlaşılabilmiş değil. Beri yandan CHP tüm bu gelişmelerin, Erdoğan’ın görev süresiyle ilgili bir Anayasa değişikliğine bağlanmaması şartını öne sürüyor ki bu da anlaşılır bir şey. Her şeyi bu kadar basit açıklayamayız belki de. Kimi iddialara göre Öcalan, “Ben buradan çıkmayabilirim, bunu gündeme getirmeyin, bu tartışma konusu olmasın, yeter ki bu mesele çözülsün” demiş, ne kadar doğru şu an bilemiyoruz. Peki ne biliyoruz?
8 Ocak 2025
Öcalan’ın yeni mesajları: Kürt meselesinde 2025’te neler görebiliriz?
Önce Öcalan’ın “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” cümlesi üzerinde durmak gerekiyor. Evet belli ki Öcalan ne ölçüde olduğunu bilemesek de bazı adımlar atmaya hazır. Ancak Kandil bunu kabul edecek mi? “Ehil” kelimesi burada belli ki özenle seçilmiş, “Bu ehliyete sahibim” demeye getiriyor Öcalan. İkinci kritik cümle ise şöyle: “Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım” Buradan kendi adıma şu anlamı ya da mesajı çıkarıyorum: “Heyet burada söylenenlerin ötesindeki bazı sözlerimi devlet ve hükümet ile paylaşacaktır. Mutabakat sağlanırsa gereken çağrıyı yapmaya hazırım”
29 Aralık 2024
‘Adaş’a veda ederken
‘Yetvart’ otantik bir Ermeni ismi değildir; Batı Hıristiyan dünyasına ait ‘Edward’ın bu topraklara, bu toprakların Ermenilerine uyarlanmış hâlidir. Yaygınlaşması daha çok 1800’lerdedir. Daha erken tarihlerde de Yetvart’a rastlanır ama Ermenilerin çocuklarına bu ismi koyması, son 100-150 yılda yaygınlaşmıştır. O yüzden, iki Yetvart birbirimizi bulduk mu kolay kolay kaybetmeyiz ya da zihnimizden çıkarmayız.
20 Aralık 2024
Suriye’de ne olacak?
HTŞ’nin eskiye kıyasla daha ılımlı mesajlar vermesi pek çok çevrede büyük bir şüpheyle karşılanıyor. Haksız sayılmazlar. Beri yandan Suriye’nin bir Afganistan olmadığını, gerek toplum yapısı, gerek büyük güçlerin hesapları nedeniyle yeni iktidar yapısının Batı’yla bir tür ilişki biçimi geliştirmesi gerekeceğini söyleyenler de var. Bu da elbette şu soruyu akla getiriyor: Nereye kadar ve ne zamana kadar? Sorular ve kaygılar çok. Suriye’nin çökmüş durumdaki ekonomisi ve petrol kaynakları da hesaba katıldığında uluslararası güçlerin mutlaka oyunun içinde olmak isteyeceği aşikâr.
11 Aralık 2024
21 Kasım’ın bize anlattığı
Nazar Büyüm’ün aile tarihi yakın geçmişimizin, Bekçiyan Sırpazan’ın 2017 ve 2018’de başına gelenler ise Ermeni toplumunun bugününün özeti gibidir.
28 Kasım 2024
Süreç olmayan süreç nasıl devam ediyor?
Öyle görünüyor ki Bahçeli’nin “Öcalan Meclis’te konuşsun, örgütün silah bıraktığını açıklasın, umut hakkından faydalansın” diye başlattığı hamlelerin asıl amacı, Kuzey Suriye’de yani Rojava’da siyasal Kürt hareketi tarafından oluşturulan otonom yapıyı ortadan kaldırmak. Öcalan, Kandil ya da genel olarak siyasal Kürt hareketi böyle bir adım atar mı? Pek muhtemel görünmüyor. Peki diyelim ki attı, HDP ve DEM Parti’de temsilini en güçlü şekilde bulan Türkiye’deki Kürtlere ne öneriliyor? Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla hiç. Sadece Öcalan için, o da hayli belirsiz bir “umut hakkı”. Bütün bu kilitlenme gibi görünen süreç içinde, bir de İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, "Kürtler büyük bir millettir, siyasi bağımsızlığa sahip olmayan milletlerden biridir. Onlar bizim doğal müttefikimizdir" deyince tablo iyice karmaşıklaştı.
20 Kasım 2024
"60. yılında 1964 Sürgünleri ve İstanbullu Rumlar" konferansı 20 Kasım'da
istos yayın ve Hrant Dink Vakfı ‘60. yılında 1964 Sürgünleri ve İstanbullu Rumlar’ başlıklı bir konferans düzenliyor. Bilindiği gibi günümüzde İstanbul'un en kadim yerlilerinden olan Rumların şehirlerindeki nüfusunun bu denli azalmış olmasının başlıca nedeni, 1964 yılında alınmış olan sürgün kararı. Bu kararla İstanbul'da ikamet etmekte olan Yunan uyruklu Rumlar birkaç hafta içinde sınırdışı edilmiş, aralarında TC vatandaşlarının da bulunduğu onbinlerce İstanbullu Rum doğup büyüdükleri ve onların kimliklerini biçimlendiren şehirden koparılmıştı. 20 Kasım’da yapılacak bir günlük konferansla bu konu bizzat sürgünü yaşamış olan tanıkların da katılımı ile ele alınacak. Fener’deki Maraşlı Okulu’nda gerçekleşecek konferansa çok sayıda uzman ve akademisyenin sunumları ile katkıda bulunacak. Konferansa katılacak isimlerden Yorgos Katsanos ve konferansın açılış konuşmasını yapacak İlay Romain Örs ile 1964 Sürgünlerini ve konunun günümüzde taşıdığı önemi konuştuk.
10 Kasım 2024
Azınlık okulları ve dinî bayramlar
Agos olarak okul yöneticilerini arayıp işleyişi öğrendik. Müdürler sadece mevcut durumu aktardılar. Biz de eldeki tabloyu dikkate alarak “Azınlık bayramları neden dikkate alınmıyor?” sorusunu ortaya attık. Sonradan öğrendik ki bu sorumuz okul yöneticileri tarafından ortaya atılan bir şikâyetmiş gibi algılanmış ve ilgili çevrelerde bir tür alınganlık yaratmış. Böyle bir düşünceye kapılmaya aslında hiç gerek yoktu. Çünkü soru bizim, yani Agos’un sorusuydu. Bu soruyu sormakta haklıydık, çünkü bu ülkede Ermeniler ve Rumlar –ve elbette başka haklar, dinî topluluklar da– yaşamaktadır ve bayramlar, hele ki böylesi büyük bayramlar önemlidir. Bu bayramlar niçin dikkate alınmasın?
7 Kasım 2024
Süreç desek değil, açılım desek o da değil
Plan buysa hamlelerin Öcalan üzerinden yürütülmesi ve kamuoyunu hazırlama işini Bahçeli’nin üstlenmesi mantıksız değil. İyi de, hamleler ne? İktidar, Kürt sorunu olduğunu kabul etmiyor, Kürt seçmenler ise hiç de o kanıda değil.
30 Ekim 2024
“İtirazlarımızdan olumlu sonuç almayı bekliyoruz”
Açık Radyo'nun karasal yayın lisansı önceki hafta RTÜK tarafından iptal edilmişti. Açık Radyo’nun yayını da 16 Ekim Çarşamba günü saat 13.00'te kesilmişti. Gazetemiz matbaaya giderken 95.0 frekansı bir haftadır sessizdi. Açık Radyo Yayın Yönetmeni Ömer Madra, radyonun susturulmasının hemen ardından programcılar ve çok sayıda dinleyicisinin katılımıyla radyo önünde bir basın açıklaması yapmış ve şöyle demişti: “Açık Radyo’nun karasal yayın lisansının iptaliyle birlikte, FM yayına bağlı sürdürülen eş zamanlı internet yayını da sona erdi. Ancak karasal yayın lisansının iptali, radyonun kapanması anlamına gelmiyor. Radyonun yayıncı olarak başvurma hakkı olan farklı lisans biçimleri mevcut ve bunlardan biri ile yayının sürdürülmesi planlanıyor. Ayrıca karara karşı yürütmenin durdurulması istemli dava açılmış olup, hukuki süreçler halen devam etmektedir.” Son durumu Açık Radyo ekibinden İlksen Mavituna ile konuştuk.
24 Ekim 2024
Açık Radyo, RTÜK ve Anayasa Mahkemesi'nin emsal sayılabilecek kararı
24 Nisan’da yayınlanan Açık Gazete programında söylenen sözler nedeniyle RTÜK tarafından verilen beş programlık yayın durdurma ve para cezasıyla başlayan bir süreç bu. Teknik olarak lisans bu yüzden değil, –RTÜK’e göre– ceza uygulanmadığı için iptal edildi ama tabloya yakından bakmakta ve Anayasa Mahkemesi'nin tam da bu konuda verdiği emsal sayılacak bir kararını hatırlamakta fayda var.
17 Ekim 2024
Bahçeli’nin DEM Parti ile tokalaşması, TBMM’de kapalı oturum
Gerçekten de nereden çıkmıştı bu “İsrail Türkiye’ye saldıracak” lafı? Kimse bilmiyor. Öyle bir ihtimal görünmediği gibi, İsrail’in böyle bir niyeti de zaten olamaz. Bu sözü acaba Bahçeli’nin DEM partiyle tokalaşması ile birlikte düşünmeli miyiz peki?
9 Ekim 2024
İyi ki doğdun Osman Kavala
Bir insanın hayatından yedi yıl, böylesi bir ‘hesaplaşma’ güdüsüyle alındı, alınıyor. 12 Eylül darbesinden bahsetmiştim. Geçen gün şunu hatırladım: 12 Eylül darbesi döneminde bile yedi-sekiz yıl sonra tahliyeler başlamıştı. Evet, içinde yaşadığımız dönemi 12 Eylül gaddarlığıyla karşılaştırmak kimi zaman yersiz kaçabiliyor ancak yaşadıklarımızı 12 Eylül’le karşılaştırabiliyor olmak bile, nasıl bir hukuk sistemi içinde olduğumuzu bize anlatmıyor mu?
2 Ekim 2024
Erdoğan-Paşinyan buluşmasının yankıları, arka planı
Buradan satır arası okumak suretiyle Türkiye’nin “Zengezur” projesini tekrar gündeme getirdiğini Ermenistan’ın buna “Barış Kavşağı” projesi ile yanıt verdiğini varsayabiliriz. Bu açıdan bu konuda bir ilerleme olup olmadığını anlamak zor. Ancak görüntülere bakarak da şunları söyleyebiliriz. Görüşme başladığında hayli gergin olan yüz ifadeleri Erdoğan’ın Paşinyan’a kendi yazdığı "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" kitabını hediye ettiği sıralarda gevşemiş görünüyor. Hatta Paşinyan’ın kitabı teslim alırken neşeli bir ifade takınması, Ermenistan’da eleştiri konusu bile oldu.
25 Eylül 2024
Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse...
Sarsıcı bir roman ‘Unufak’. Kökleri Anadolu’ya uzanan Ermeni bir ailenin belki ‘tipik’ hikâyesi değil ama buna benzer öyle büyük mutsuzluklar, hayal kırıklıkları, duvara çarpmalar, aile/çevre içi gerilimler ve yumruk yemeler vardır ki bu ailelerde. Biraz aşina olanlar için galiba tanıdık bir hikâye olacak Kevork’un ve ailesinin romanı.
22 Eylül 2024
“Erkek şiddetinin en temel sebebi toplumsal cinsiyet eşitsizliği”
Türkiye’deki en uzun ömürlü kadın örgütlenmelerinden biri olarak kadınların bir arada güçlenmesine imkan sağlayan; feminist hareketin güçlü simgelerinden biri olan ve feminist hareketin farklı kuşaklar arasındaki geçişine olanak sağlayan; yıllardır kararlılıkla şiddete karşı mücadele eden Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, bu yıl Hrant Dink Ödülü’nün Türkiye’den sahibi oldu. Mor Çatı gönüllüsü İlke Gökdemir ile vakfın mücadelesini konuştuk.
20 Eylül 2024
1
2
3
4
5
...
11
Abone Ol!
Agos'a abone olarak destek olabilirsiniz. Abone ol, hediye et, askıya abonelik bırak.
Agos'u Sosyal Medyada Takip Edin
Instagram
Twitter
Facebook