E-gazete/Arşiv
Bayiler
İletişim
Abone Ol
Üye Girişi
Հայերէն
English
Ara
Hay Toplum
Yazarlar
Kitap/Kirk
Hrant Dink
Agos Gündem
Türkiye
Ermenistan
Dünya
Yüzler/Hikayeler
İnsan+Hakları
Bir Zamanlar
Kültür Sanat
Yaşam
Kategoriler
Agos Gündem
Türkiye
Ermenistan
Dünya
Yüzler/Hikayeler
İnsan+Hakları
Bir Zamanlar
Kültür Sanat
Yaşam
E-gazete/Arşiv
Bayiler
Hay Toplum
Yazarlar
Kitap/Kirk
Hrant Dink
İletişim
Ara
Հայերէն
English
☰
☰
Agos Gündem
Türkiye
Ermenistan
Dünya
Yüzler/Hikayeler
İnsan+Hakları
Bir Zamanlar
Kültür Sanat
Yaşam
Ara
E-gazete/Arşiv
Bayiler
Hay Toplum
Yazarlar
Kitap/Kirk
Hrant Dink
İletişim
Abone Ol
Üye Girişi
English
Հայերէն
Ohannes Kılıçdağı
İmralı’ya gitmek ya da gitmemek… Bütün mesele bu değil
Anlaşılıyor ki bu ziyaret içerikten ziyade Abdullah Öcalan’ın bir taraf olarak tanınıp tanınmamasıyla ilgili sembolik bir adım. O zaman insan bir kere daha şaşırıyor çünkü siz, oraların çoktan geçildiğini, bir iki istisna hariç bütün aktörlerin Öcalan’ın bu sürecin başat bir parçası olduğunu doğrudan veya zımnen kabul ettiğini düşünürken bir de bakıyorsunuz ki daha “tanınsın-tanınmasın” aşamasındaymışız! Halbuki, bütün süreç ilk önce Bahçeli’nin bir çıkışı, sonrasında da Öcalan’ın PKK’ya yaptığı çağrıyla başlamadı mı? Öcalan muhatap alınmasaydı bu noktaya kadar nasıl gelinecekti zaten?
26 Kasım 2025
Kutsallar, hayat ve siyaset
"Kutsallar çoğu zaman belli bir kesimin toplumsal iktidarını korumasının veya toplumsal iktidar için çarpışmasının aracı ve sembolü haline gelir. Başka bir deyişle, kutsal olanın içeriği ikinci planda kalır, kutsalın bir sembol olarak kabulü onun koruyucularının iktidarının ve otoritesinin tanınması anlamına gelir. Kutsala boyun eğmek, onun taşıyıcısına veya koruyucusuna boyun eğmek demek olur."
21 Kasım 2025
“Çocukluğu Olmayan Adamlar”
"Elimizde tuttuğumuz, sarsıcı, belki klişe bir tabir olacak ama tam manasıyla insanda midesine yumruk yemiş hissi uyandıran bir metin. Acı ve ıstırap elle tutacak kadar somutlaşıyor. Özellikle giriş bölümü oldukça sarsıcı. Ve söz konusu olan münferit vakalar değil, Ermeni halkının kolektif olarak maruz kaldığı acı bu. Yetimler her zaman, her toplumda vardır ve çoğu zaman hayatları maddi-manevi zordur yetimlerin."
13 Kasım 2025
Orhan Doğan Alparslan Türkeş’le kardeş miydi?
Duygusal altyapının önemli olduğunu söylemek nispeten kolay, asıl zor olan bu altyapının pratikte nasıl kurulacağı. Demirtaş’ın da yazısında buna yönelik bazı önerileri olmuş ama onlara geçmeden önce “Yasa mı önce gelir, duyguların tamiri mi?” sorusu üzerinde duralım. Sorunun kısa cevabı: ne biri ne öteki önce gelir. Gerekli yasaların çıkarılması ve duygusal altyapının oluşturulmasının ne kronolojik olarak ne de önem sırası açısından birbirlerinin önüne konulmasının somut ve mantıklı bir zemini yok. Biri olmadan öteki işlemeyeceği için son kertede ikisini beraber yürütmek gerek.
6 Kasım 2025
Cumhuriyetin Temel Meselesi
Cumhuriyet, bütün etno-dinsel kimliklerin ideolojik, moral, siyasi ve hukuki düzlemlerde eşit vatandaşlar olarak kabul edildiği bir demokrasi yerine Türk ulus-devleti olarak yol almayı tercih etti. Dolayısıyla da üstten tanımlandığı biçimiyle Türk kimliği veya Türklük, diğerlerine üstün kılındı ve bu üstünlük alınan nefes kadar normalleştirildi, içselleştirildi. Olması gerekenin zaten bu olduğu zihinlere ve kalplere yerleştirildi. Bu durumdaki her türlü değişim ihtimali de bir tehdit olarak algılandı hala da öyle algılanıyor.
29 Ekim 2025
Utanmalıyız!
Geçtiğimiz iki hafta boyunca Agos çok önemli bir konuyu, daha doğrusu sorunu başlığa taşıdı: Türkiye Ermeni toplumunda artan fakirlik. Doğrusu yazılanları büyük bir üzüntü ve bir parça da utançla okudum. Üzüntümün kaynağı Türkiye Ermeni toplumunun bu kadar aciz, beceriksiz ve uyumsuz hale gelmiş olmasından kaynaklanıyor. Hele sokakta yaşayan toplum üyeleri olduğunu, kimi semtlerde ihtiyaç sahibi ailelere verilebilen nakit yardımın günde bir simit parasına denk geldiğini öğrenmek çok acı.
24 Ekim 2025
Negatif barıştan pozitif barışa
“Geçmişte hatalar, haksızlıklar, zulümler oldu”, demeyen pozitif barışı getiremez. Bunu diyenin de önünde iki iş veya görev vardır. Birincisi, geçmişin yanlışlıklarının, haksızlıklarının, zulümlerinin yol açtığı zararları tamir için neler yapılacağına bakmak ve bunları hayata geçirmek; ikincisi, bu tür haksızlık ve zulümlerin gelecekte de yaşanmaması için gerekli adımları atmak.
17 Ekim 2025
"Jandarma"
Roman, 92 yaşındaki Amerikalı Emmett Conn’un hikayesi olarak başlıyor. Beyninde bir tümör olduğunu öğrendiğinde, ilerlemiş yaşı sebebiyle olsa gerek, bu onun üzerinde pek de sarsıcı bir etki yapmamış gibidir. Asıl sarsıcı olan hem uykuda hem bayılma nöbetleri sırasında görmeye başladığı rüya mı, halüsinasyon mu yoksa hatıralar mı olduğu ayırt edilemeyen görüntülerdir (Yoksa, rüya zaten hatırlamak mıdır?). Kendini, kalabalık ve perişan bir kafileye eşlik eden bir jandarma olarak görür. Kendisi olarak gördüğü jandarma, insanlara zulmeder, kötülük yapar. Öte yandan, kafilede olan Araksi isminde bir kıza da tutkuyla bağlanır ki onunla olan ilişkisi de romanın ana aksıdır zaten.
11 Ekim 2025
Soykırım: hem insanlık dışı hem insan işi
Bunlar, farazi örnekler değil, hepsi de Yahudi Soykırımı sırasında birebir yaşanmış haller. Ama bu tür sorular için mutlaka tarihe bakmaya da gerek yok maalesef. Bugüne dair şu soruları da sorabiliriz örneğin: Nasıl on binlerce çocuk aylar hatta yıllar boyunca bombalarla parçalanır, nasıl insanlar kaldıkları çadırlarda canlı canlı yakılabilir, nasıl göz göre göre açlıktan ölüme mahkum edilebilir? Nitekim, Gazze’de İsrail’in giriştiği soykırıma karşı çıkan, muhalefet eden sağduyulu Yahudiler de bunun farkında.
2 Ekim 2025
Din, ahlâk ve Gazze
İlginç olan şu ki Gazze soykırımına ahlâki gerekçelerle itiraz halklardan, daha ziyade de Batılı ülkelerin halklarından geliyor. Evet yetersiz, evet gidişatı şu ana kadar değiştirebilmiş değil ama Batılı ülkelerde yüz binlerce kişi düzenli biçimde sokaklara çıkıyor, itirazını dillendiriyor, işçi örgütleri dayanışma ve grev çağrısı yapıyor. Öte yandan, Gazze’ye itiraz konusunda benzer yaygınlıkta ve süreklilikte bir taban hareketinin, Türkiye dahil, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde de olduğunu söylemek zor.
26 Eylül 2025
Akıl İsrail’i durduramaz
Evet, İsrail insanlığın çoğunu ahlâken aşağı çekti, çekiyor ama çok daha küçük bir kesim var ki onları da ahlâken yukarı çekti. Gazze’ye gönüllü gidip çalışan doktorlar, orada insanlara yardım ulaştırmak için uğraşan kuruluşların çalışanları ve tabii teknelerle Gazze’ye yardım malzemesi ulaştırmak için denize açılanlar, onların başına İsrail bir şey getirirse limanları bloke edeceklerini ilan eden İtalya, İspanya ve Yunanistan’daki liman işçileri… Bu kişiler, yapılması gerekeni yapmak için risk alıyorlar, kendilerine gelebilecek olası veya potansiyel zararlar onları durdurmuyor.
18 Eylül 2025
CHP niye hepimizin “derdi”?
Yaşananlar tabii sadece CHP’nin sorunu değil. Bu CHP’nin şahsında seçim düzenine ve dolayısıyla demokratik mekanizmalara yapılan bir saldırı. Bu sebeple de buna hepimizin karşı çıkması, CHP’ye şu konjonktürde destek vermesi gerekiyor. Gelgelelim, CHP yöneticilerinin de en doğru ve kapsayıcı mesajları vermek gibi bir sorumluluğu var.
12 Eylül 2025
Kafkasya’da yol uzun
Geldiğimiz noktada ise Azerbaycan yıllarca "bir millet iki devlet" diye diye uyuttuğu Türkiye'nin olmadığı bir masada ABD'nin arabuluculuğunda ve ABD'nin bölgeye doğrudan girişine imkan ve onay veren bir anlaşmaya imza attı. Halbuki, Türkiye 35 senedir tarafsız bile demeyeceğim ama daha dengeli bir politika izleseydi hem barış çok daha önce gelebilir, bunca insan ölmez, bunca acılar çekilmezdi, hem de Türkiye daha etkin bir pozisyon alabilirdi. Tabii ki bu 35 senenin suçunu sadece Türkiye’ye yüklemiyorum, böyle bir şey mantıksız olur. Ermenistan hükümetlerinin sorumluluğunu yukarıda belirttim zaten. Azerbaycan ise bu süre zarfında zaten babadan oğula devredilen bir otokrasi durumunda.
5 Eylül 2025
Irkçılığa dair
“İnsan alt türü” söyleminin de çok tehlikeli, birçok soykırımın toplumsal mayasını oluşturan bir söylem olduğunu bilmek gerekir. İnsanları bu şekilde alt tür-üst tür diye sınıflandırmanın en lanetli örneklerinden biri Nazilerin Nietzsche’den aldıkları ve Yahudi soykırımının ideolojik ve söylemsel dayanaklarından biri haline getirdikleri “übermensch” yani “insan üstü” kavramıdır çünkü bir “üst” tanımladığınız anda otomatik olarak bir de “alt” tanımlamış olursunuz veya tersi. Velhasıl, insanlar arasında tür bazında sınıflamaya atıfta bulunan söylemler, söyleyenin anlık niyetinden bağımsız olarak ırkçılığın değirmenine su taşır.
29 Ağustos 2025
Dünya görseydi… Görüyor zaten
Gazze’deki kıyım tabii ki birçokları üzerinde ruhsal ve duygusal manada etkili oluyor. Yazar, ressam ve stand-up aktörü Vahe Berberian da 17 Ağustos’ta kendi bloğunda, “Ben Hâlâ Bu Soykırımın Suç Ortağıyım”, başlıklı bir yazı yazdı. Şöyle diyor Berberian: “Ermeni Soykırımı’ndan sadece 40 sene sonra doğdum. Ailemin iki tarafı da katledilmiş…Sadece yayam o zamanlar bir yaşında olan babamla sağ kalmış…Çocukluğum soykırım hikayeleri dinlemekle geçti. Yayamın sesi hep aynı şaşkınlık ve acıyı yansıtırdı: ‘Dünyanın bunun olmasına nasıl izin verdiğini hiçbir zaman anlamayacağım. Nasıl olur da bütün bir milletin katledilmesini seyrederler ve hiçbir şey yapmazlar?’”
21 Ağustos 2025
Sorun okul sayısından ibaret değil
1970’lerin başında okul sayısı 32, öğrenci sayısı 7400 civarında; 2000’lerin başında ise okul sayısı 18, öğrenci sayısı 3800 civarındaydı. Bugün ise öğrenci sayısı 2500 civarlarına kadar düşmüştür. Bunda tabii ki Türkiye Ermeni toplumunun azalan nüfusunun önemli payı vardır ama sorun ondan ibaret değildir. Okullara olan rağbet de azalmıştır. Bunun da hem Ermeni toplumundan ve onun eğitim kurumlarından hem de içinde yaşadığımız ülkeden kaynaklanan nedenleri vardır.
8 Ağustos 2025
Millet sisteminin ne bağlamı ne zemini var
Türkiyeli olmak Türk olmaya veya Türk olmak Türkiyeli olmaya engel değil. Tıpkı Türkiyeli olmanın Kürt, Ermeni, Laz, Yahudi vs. olmaya engel olmadığı gibi. Burada maksat herkesin kendini dahil edebileceği bir kategori ve kimlik yaratabilmek. Üst kimlik olarak tanımlanan bu kimliğin içinin mümkün olduğu kadar boş olması lazım ki herkes orada kendine yer bulabilsin. Türk tabirinin herkesi kapsamamasının en önemli nedenlerinden biri belki de birincisi de bu zaten: Türk tarihsel anlamda çok yüklü, içi çok dolu spesifik bir kavram.
31 Temmuz 2025
Kota
Tek cümleyle halledilecek bir mesele olmamasına rağmen Türkiye için yasama veya yürütme organında etno-dinsel gruplara kota uygulaması kanımca şart değildir. Daha önemli olan, kimlikler üzerindeki baskıların kaldırılması, korunmaları ve gelişmeleri için eğitim ve diğer alanlarda gerekli önlemlerin alınması, yönetimde de yerele daha fazla inisiyatif verecek reformların hayata geçirilmesidir.
25 Temmuz 2025
Dört nal bir at, biraz da kılıç şakırtısı
Kürtleri Türklük içinde tanımlamak ve eritmek nasıl işlemediyse Müslümanlıkla çerçevelemek de işlemeyecektir çünkü bu çerçeveyi benimseyecek milyonlarca Kürt olabileceği gibi benimsemeyecek milyonlarca Kürt de olacaktır. Aynı şekilde, milyonlarca Türk de Müslüman kimliğini öncelemeyi tercih etmeyecektir. (Bu ikilinin yanına Arapların eklenmesinin arkasındaki motivasyon ve amaç ayrı bir yazı konusu. Ayrıca sormak lazım, “Hangi Araplar?” diye.) Kaldı ki, bu “ümmet perspektifinin” somut meselelere dair ne söylediği de belli değil.
16 Temmuz 2025
Cumhuriyet ve ifade özgürlüğü
Kimisi peygambere laf söyletmiyor kimisi cumhuriyetine. Herkes beğenmediği sesi susturma gayretinde, sopayı ele geçiren diğerini dövme veya dövdürme peşinde. Bu bağlamda bunları söylediğiniz zaman da “Ne yani sen Çamlı’dan yana mısın, onun dediğine katılıyor musun?” diye soruyorlar veya Çamlı’nın ne kadar çapsız biri olduğunu anlatmaya koyuluyorlar. O adamın üç cümlesini dinleyen biri ne kadar çapsız olduğunu anlar zaten ama konunun bununla bir ilgisi yok çünkü ifade özgürlüğü demek sadece kaliteli ve komplike fikirler ifade edilebilir; saçma fikirler, safsatalar edilemez demek değildir. Aynı şekilde, “Sen de mi öyle düşünüyorsun?” sorusu da ifade özgürlüğünün doğru fikir-yanlış fikir ikilemiyle ne derece özdeşleştiğini ortaya koyuyor. Halbuki, “bu sözler, ifade özgürlüğü kapsamındadır” demek o sözlerin mutlaka ifade edilmesi gerekir, söylenmesi doğrudur demek değildir; söylendiğinde veya başka bir yolla ifade edildiğinde kamu otoritesi tarafından cezalandırılmamalı demektir.
11 Temmuz 2025
“Kutsallara dil uzatmak” ve ifade özgürlüğü
Bu sözleri sıradan bir vatandaşın kullanmasıyla bir içişleri bakanının kullanması etki ve yetki açısından aynı şey değildir. Nitekim, kendisi “bu alçaklığın hukuk önünde hak ettiği cezayı göreceğini” söyleyerek olası bir yargılamayı yönlendirmiş, yetkisini aşmıştır. Ayrıca, “sevgili peygamberimize yönelik alçaklık” diyerek kamu görevlisinin dinlerine bakılmaksızın bütün vatandaşlara eşit mesafede durma, dolayısıyla laiklik ilkesini çiğnemiştir çünkü her ne kadar sayısal azınlık olsalar da bu ülkede Hristiyan, Musevi ve başka dinden vatandaşlar da vardır. Bir Tanrı’ya veya herhangi bir dine inanmayanlar da cabası. Bir bakan bütün bu grupları görmezden gelerek tek bir dinin peygamberinden “peygamberimiz” diye bahsetmemeli.
4 Temmuz 2025
Paşinyan bizim neyimiz olur?
Türkiye’deki Ermeni toplumunun haklarının çiğnenmesi münhasıran Ermenistan’ı veya Yunanistan’daki Türk/Müslüman toplumunun haklarının çiğnenmesi münhasıran Türkiye’yi değil bütün hak savunucularını ve diğer devletleri de ilgilendiren bir konudur. “Soydaş siyaseti” bizim eleştirdiğimiz bir siyaset tarzıdır, ister Türkiye yapsın ister Ermenistan. Peki, Ermenistan ülkesi ve toplumu Türkiye Ermenileri için “hiç kimse” midir veya diğer ülkeler neyse öyle midir? Türkiye Ermenilerinin Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde oynayacak bir rolü yok mudur?
27 Haziran 2025
Keşke birbirlerini bitirseler
Maksat bölgeyi nükleer silah tehdidinden arındırmak ise meseleye sadece İran bazında değil daha bütünlüklü yaklaşmak gerekir. Şöyle ki, dediğimiz gibi İran gibi baskıcı, otoriter, halkına zulmetmekten kaçınmayan bir rejimin nükleer silah sahibi olması istenmez fakat İsrail gibi yalnız hukuka değil ahlaka dair de bütün ilkeleri çiğneyen, hiçbir kırmızı çizgi tanımadan soykırım yapmaktan çekinmeyen bir devletin elinde nükleer silah olması neden İran’ın nükleer silah sahibi olmasından daha az tehlikeli, daha az endişe verici olsun ki? Üstelik İsrail’in nükleer silah sahibi olması geleceğe dair bir ihtimal değil bugüne dair bir gerçek!
20 Haziran 2025
Ruh ikizleri: İslamcılık ve Siyonizm
Bana göre bugün insanlığın İsrail’in yaptığı soykırımı durdurmaktan daha önemli, daha acil ikinci bir işi, görevi, sorumluluğu yok. Biz böyle söyleyeduralım, bu tekne ve içindekilerle ilgili İslamcı cenahın en azından bir kısmının zihniyetini yansıtan bazı, en hafif tabiriyle utanılası yorumlar oldu. Bu kişiler, Gazze halkının içinde bulunduğu ıstırabı azıcık içlerinde hissetseler bu bağlamda onlara yardım için girişimde bulunmuş kişilerin kıyafetlerini ağızlarına almaya, konu etmeye hayâ ederler, utanırlar.
13 Haziran 2025
Soykırım tarihi bir mesele değildir
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin CHP’li başkanı Mansur Yavaş, İttihat ve Terakki yöneticilerinden, Birinci Dünya Savaşı sırasında dahiliye nazırlığı ve sadrazamlık yapmış olan Mehmet Talat anısına bir anıt açtıklarını geçen hafta çok matah bir işmiş gibi kamuoyuna açıkladı. Hem Yavaş’ın bu hareketi hem bu anekdota verilen bu tür tepkiler ve daha genel anlamda soykırım faillerine sahip çıkma hali, her zaman anlatmaya çalıştığım bir başka hususu da açık biçimde ortaya koyuyor ki o da Ermeni soykırımının geçmiş bitmiş bir olay olarak tarihin konusu olmaktan ibaret olmadığıdır. Bu, bugünün siyasi ama aynı zamanda ahlaki bir mücadelesidir.
4 Haziran 2025
Masanın karşı tarafında kim var?
Bakırhan'ın AKP’ye yaptığı bu çağrı boşuna değil çünkü başta Erdoğan olmak üzere AKP yetkilileri sanki bu işin içinde değil de kıyısındaymış gibi bir tavır içerisindeler; işler bekledikleri ve umdukları gibi gitmezse kendilerini hemen dışarı atacak bir pozisyonda kalmak istiyor gibiler. Toplum karşısında bu süreci bütünüyle sahiplenmekten kaçıyor; sanki kendilerinin yapacak bir şey yokmuş, bütün iş kendileri dışındaki aktörlerin omuzlarındaymış izlenimi veriyorlar.
30 Mayıs 2025
Tarihi rahat bırakın, o sizin bildiğiniz gibi değil
Bugün giriştiğimiz işler için 500 hatta neredeyse 1000 sene evvel yaşamış birilerinin yaptıklarından medet ummak ne kadar manalı ve gerekli? Bizim kendi aklımız, fikrimiz, ilkelerimiz, beklentilerimiz, ahlakımız yok mu ki gidip 500-1000 sene evvelki adamlara bakıyoruz? Sultan Alparslan'la Şeybaniler ve Mervaniler veya Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisî 1000 sene, 500 sene evvel ittifak yapmamış olsa bugün Kürt ile Türk barış içinde yaşayamayacak mı?
22 Mayıs 2025
Lozan öncesine değil, dönebiliyorsak daha da öncesine dönelim
PKK’nın kongre bildirgesinde Lozan’a ve 1924 Anayasası’na atıfta bulunması kimilerinin hoşuna gitmemiş. “Cumhuriyet evvelsine mi dönülmek isteniyor?” diye soruyorlar. Doğrusu kendi hayal dünyasında cumhuriyet öncesine dönmek isteyen birileri var mıdır bilmiyorum, muhtemelen vardır ama bu artık ciddi siyasi tartışmaların değil ancak zamanda yolculuk yapılan fantastik film senaryolarının konusu olabilir. “Cumhuriyet öncesine dönmek”ten kasıt İslami tonları ağır basan bir rejim kurmaksa onun için bir yere dönmeye gerek yok şimdiki zamanda da yapılabilir, yapılıyor zaten. Konuya az çok vakıf olan herkesin bildiği gibi Kürt Sorunu cumhuriyetle başlamış sorun değil(di). Daha önceye de götürülebilir belki ama Tanzimat’ın merkezileşme çabalarının bu işin başlangıç noktası olduğu rahatlıkla söylenebilir. Üstelik o zamanlardan başlayarak 1914’e kadar olan süreçte durum daha da karmaşıktı çünkü coğrafi olarak da büyük ölçüde örtüşen iki mesele, Kürt Sorunu ve Ermeni Sorunu birden çok düzlemde iç içe geçmişti.
15 Mayıs 2025
Herkes acı çekti peki Ermeniler niye aşamadı?
İlk önce üzerinde durmak istediğim Patrik Maşalyan’ın açıklamasında dikkat çektiği gerek o dönemde gerek sonrasında Türkiye’de birçok kesimin ve halkın acı çektiği saptamasıdır. Bu söylediği yanlış mı? Hayır, değil. Şüphesiz böylesi küresel savaşlarda pek çok kişi ve kesim acı çeker. Peki öyleyse Ermeni Soykırımı’nı farklı yapan ne? Bu da tarih içinde yaşanan bunca acıdan biriyse onu hazmedilmesi ve unutulması zor bir kayıp yapan nedir? Ermeniler neden üç-dört kuşak sonra dahi bir türlü bu kaybı aşamıyor? Kanımca bu soruya bir-iki cevap verilebilir. Ama ilk önce cevap ne değil, onu söyleyeyim.
9 Mayıs 2025
Bomba üzerinde otururken iskambil falı açmak
Hükümet, insanları, yaşamlarını ve faaliyetlerini İstanbul’dan başka bir yere taşımaya teşvik edecek mastır planlar ve projeler üretmek bir yana Kanal İstanbul gibi hem deprem de dahil doğa üzerindeki etkisi tartışmalı hem de İstanbul’da yeni konutları, yeni yerleşimi teşvik edecek projeler peşinde. Bir de işin halk boyutu var tabii. Devleti yönetenler bu konuda atalet içinde de halk tarafı nasıl?
30 Nisan 2025
Soykırımlara bütüncül ve karşılaştırmalı bakış
Ermeni Soykırımı 20. yy’ın ilk soykırımlarından biriydi ama maalesef sonuncusu olmadı. Dünya ondan sonra da, biri hala gözlerimizin önünde her gün devam eden, birçok soykırım gördü ve bunların farklılaştığı noktalar olduğu gibi benzeştikleri hususlar onları aynı üst kategorinin başlıkları yapar. Örneğin, bugün İsrailli devlet yetkililerinin söylemleriyle, daha doğrusu bahaneleriyle 110 yıl evvel Ermeni Soykırımı’nı gerçekleştiren İttihatçıların bahanelerine bakın ne kadar aynı olduğunu göreceksiniz.
23 Nisan 2025
“Ahlaki üstünlük” veya neden her şey çok güzel olmayacak
Eğer meseleye, “Canım Ermenilerin zaten kaç oyu var ki ben şimdi bununla uğraşayım” diye bakıyorsanız bu, meselenin sizin için doğru ilkeler ve değerler meselesi değil bir sayı ve siyasi çıkar meselesi olduğunu gösterir. Gel gör ki ahlaki üstünlük iddiasında olan sayı hesabı, çıkar hesabı yapmaz; ilkesel olarak doğru neyse onu uygular.
18 Nisan 2025
1
2
3
4
5
...
10
Abone Ol!
Agos'a abone olarak destek olabilirsiniz. Abone ol, hediye et, askıya abonelik bırak.
Agos'u Sosyal Medyada Takip Edin
Instagram
Twitter
Facebook