E-gazete/Arşiv
Bayiler
İletişim
Abone Ol
Üye Girişi
Հայերէն
English
Ara
Hay Toplum
Yazarlar
Kitap/Kirk
Hrant Dink
Agos Gündem
Türkiye
Ermenistan
Dünya
Yüzler/Hikayeler
İnsan+Hakları
Bir Zamanlar
Kültür Sanat
Yaşam
Kategoriler
Agos Gündem
Türkiye
Ermenistan
Dünya
Yüzler/Hikayeler
İnsan+Hakları
Bir Zamanlar
Kültür Sanat
Yaşam
E-gazete/Arşiv
Bayiler
Hay Toplum
Yazarlar
Kitap/Kirk
Hrant Dink
İletişim
Ara
Հայերէն
English
☰
☰
Agos Gündem
Türkiye
Ermenistan
Dünya
Yüzler/Hikayeler
İnsan+Hakları
Bir Zamanlar
Kültür Sanat
Yaşam
Ara
E-gazete/Arşiv
Bayiler
Hay Toplum
Yazarlar
Kitap/Kirk
Hrant Dink
İletişim
Abone Ol
Üye Girişi
English
Հայերէն
Fethiye Çetin
Kürt hak mücadelesinin dirençli evlatları: Kürt avukatlar
Korkunun, dehşetin, şiddetin alabildiğine egemen kılındığı, özellikle Kürt illerinin yangın yerine dönüştürüldüğü 2015 yılının Ağustos’unda, silahlı çatışmaların ortasında; kaosun tam orta yerinde vurdular Tahir Elçi'yi.
26 Kasım 2025
Usul esasa mukaddemdir
Soruşturmayı yürüten savcı, “asrın yolsuzluk davası”, “ahtapotun kolları” gibi söylemlere ki bu söylemler cumhurbaşkanına ait bile olsa izin vermemeli, gizlilik kararının gereklerini insan hak ve onurunu koruyacak şekilde uygulamalı, yargılamanın medyada yürütülmesine engel olmalıdır. Bu türden söylem ve yayınlar, insan hak ve özgürlüklerini, adil yargılanma hakkını ihlal ettiği gibi savcıları ve yürüttükleri soruşturmayı da anlamsızlaştırır, soruşturma sürecini de işlevsiz kılar.
19 Kasım 2025
“Eğer hapiste değilsen, izinli olarak dışarı çıkmış mahpussun”
Hemen her günün sabahına, evleri basılıp gözaltına alınanların isimleriyle uyanıyoruz. Sonra huzursuz bir bekleyişin ardından gözaltına alınanların tutuklamaya sevk edildiklerini ve tutuklandıklarını okuyoruz. Her tutuklama kararının ardından Imre Kertész’in satırları düşüyor aklıma. Yasal koşulları yokken neden tutuklanıyor bu insanlar diye soruyor, ne kadar uğraşsam da bir cevap bulamıyor, sonunda “tutuklayanların yetki alanı sınırsız da ondan”, “diktatörlükte yaşayan vatandaş eğer hapiste değilse, izinli olarak dışarı çıkmış mahpustur” diyorum.
6 Kasım 2025
Yaşamı da ölümü de değersizleştirilenler
“Anneannem” kitabımı okuduklarını, Hrant Dink cinayeti davasını takip ettiklerini söylediler. Bir süre ayakta sohbet ettikten sonra kadın elimden tutarak beni daha tenha bir yere sürükledi, “gel ki sana ne anlatayım” dedi. Hep birlikte oturacak bir yer bulduk ve kadın anlatmaya başladı, eksik bıraktığını düşündüğü yerleri de erkek tamamlıyordu. “Ermenileri vurduklarında bizim köyden birisi güzel bir Ermeni gelinini kuma (ikinci eş) olarak almış, bu gelinin bir de oğlu varmış. Kadın oğlunun da hayatını kurtarma sözü alarak kumalığı kabul etmiş. Maryam’mış adı, bütün yakınları öldürülmüş, o oğluyla birlikte bu adamın evine sığınarak hayatta kalabilmiş. Çok geçmeden bir gün Maryam tarlada çalışırken oğlunu öldürüp kuma olarak gittiği evin ahırına gömmüşler, üzerini de kapatmışlar..."
29 Ekim 2025
10 Ekim Dayanışması
Yasanın açık hükmüne rağmen sanıklar hakkında insanlığa karşı suç fiilinden ceza verilmiyor. Bu suçtan ceza verilecek olursa dosya kesin kararla kapatılamayacak. Dava sonuçlandığında herkes günlük hayatın rutinine dönecek ve yaşananlar unutulacak diye umuluyor. Ancak umulan gerçekleşmiyor. 10 Ekim Dayanışması bu oyunu bozuyor. Katliamın ardından örgütledikleri geniş bir dayanışma ağıyla bir yandan önlerindeki aşılmaz gibi duran yargı duvarı üzerinde ciddi bir tazyik oluşturuyor.
9 Ekim 2025
Adımlar
Henüz on beş yaşındayken arkadaşlarıyla birlikte alınıp Auschwitz, Buchenwald toplama kampına götürülen Imre Kertész, hayatta kalabilen çok az sayıda insandan biri olarak Macaristan’a döndüğünde, hısımları ihtiyar Steiner ve Fleischman’la tartışmalarını ‘Kadersizlik’ isimli otobiyografik romanında anlatıyor. Satırları, adım adım gelen musibette kendi adımlarımızın payı üzerinde yeniden düşünmemi sağladı. Faşizmin yükselişi ve hayatlarımızı esir alması birdenbire oluşan bir sonuç değil, bu bir süreç. Bu adım adım geleni biz de adımlarımızla mümkün kılmıyor muyuz? Kendi adımlarımızın bu süreçten azade olduğunu söyleyebilir miyiz?
25 Eylül 2025
Adım adım
Faşizmin yenilgiye uğratıldığı ve bittiği düşünülüyordu. Oysa bugün, sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde, ilkeleri insan hakları rejimince belirlenmiş ancak uygulaması devletlerin insafına bırakılmış bir dünyada dünya devletlerinin imzaladığı sayfalarca düzenleme, boş birer yığın olma riskiyle karşı karşıya, BM gibi kurumlar giderek anlamsızlaşıyor, varlık nedenlerini yitiriyorlar. Faşizm bitmiş, kapanmış bir sayfa mı?
18 Eylül 2025
“O zamanlar Hrant Dink’i korumak cesaret isterdi”
Vatandaşın can güvenliğini, yaşam hakkını korumakla yükümlü üst düzey bir emniyet görevlisi, Hrant Dink’in yaşamı söz konusu olduğunda görevini yapabilmenin cesaret gerektirdiğini söylüyordu. “Neden cesaret istiyordu?” diye sorduğumda, ellerini iki yana açıp başını bir tarafa eğdi ve sustu, “Siz biliyorsunuz” anlamına geliyordu bu hareketi.
11 Eylül 2025
"Koruyan El" (2)
Wolfgang Schorlau gerek Anayasayı Koruma Teşkilatı gerekse polis istihbaratının, iki Almanya’nın birleşmesinden sonra da çok sayıda kararlı militan Neonazi’yi muhbir olarak devşirdiklerini de anlatıyor. Bu muhbirler aracılığıyla istihbarat örgütleri, Neonazi sahnesini yakından izliyor, inşasına da katkıda bulunuyorlar. Muhbirin suçun inşasına katıldığı eylemlerde devlet, doğal olarak muhbirini korumak istiyor, açığa çıkmaması için tedbirler alıyor. Hatırlayalım, Hrant Dink cinayetinde muhbirin suçun azmettirilmesindeki rolü ve aktif katılımı, ancak o dönem devlet içindeki odakların iktidar savaşı sayesinde ortaya çıkabilmişti. Muhbir devşirilmesindeki usulsüzlükleri de, muhbirin suçun inşasındaki rolünü de bu şekilde öğrenebilmiş, muhbirin cinayetteki rolü ortaya çıktıktan sonra dönemin Emniyet kadrolarında yaşanan telaşa hep birlikte tanık olmuştuk.
28 Ağustos 2025
“Koruyan El” (1)
Wolfgang Schorlau’nun ‘Koruyan El’ (İletişim Yayınları) isimli polisiye romanını yeni okudum. Kitabın kapanış notunda şöyle diyor Schorlau: “Bu kitap gerçek bir suç vakasının edebiyat yoluyla kovuşturulmasıdır. Ve korkarım ki bir devlet suçuyla ilgili bir soruşturmadır bu." Kitap gerçekten sarsıcı ama anlatılanlar bize hiç de yabancı değil, kitap boyunca anlatılan hemen her vakayla bizim ülkemizdeki çok sayıda uygulama arasında ister istemez paralellikler kuruyorsunuz. Mesela Hrant Dink cinayetinde o kadar çok delil karartılıyor ki ben bu yazıda soruşturmayı yürüten savcıların henüz dosyada gizlilik kararı varken soruşturmanın ilk günlerindeki tespitlerinden şimdilik sadece ikisine değinmekle yetineceğim.
14 Ağustos 2025
Yerli ve Milli Hukuk
Ne demek istiyordu Yargıtay Başkanı ve ne talep ediyordu? Yargıtay gibi üst yargı organının başındaki isim, hukuk devletinin dayattığı ve esasen iktidarı sınırlayan hukuk anlayışını batılı hukuk diyerek dışlıyor, yürürlükte olanı yani yasaları reddediyordu. Biraz kabaca bir ifadeyle, bu batılı yasaların bizim topluma uymadığını söylüyordu. Bu yaklaşım bir anlamda yasa dışılığı teşvik etmek anlamına gelebileceği için oldukça riskli. Bir de batılı hukuk diyerek dışlanan hukukun, -bütün eksiklerine, uygulama sorunlarına rağmen- toplumla, kültürle bir uyuşmazlığı olduğundan söz etmek pek de isabetli bir tespit değil. Sorun, yasa-toplum uyuşmazlığı değil iktidar-yasa uyuşmazlığıdır zira.
7 Ağustos 2025
“O anda dedemin iki kez kaybedildiğini düşündüm”
Anayasa Mahkemesi’nin ihlâl kararına rağmen 2018’den bu yana Cumartesi Anneleri/İnsanları’na kapalı olan Galatasaray Meydanı, Emine Ocak’ın cenaze töreni için açılmıştı ve tam da onun mücadeleci, direngen kişiliğine yakışır bir buluşmaydı bu tören. Cumartesi Anneleri/İnsanları mücadelelerinin içinden bizi, geçtiğimiz yüzyıla bambaşka bir gözle bakmaya davet etti. 24 Nisan’ı Ermeni Soykırımı’nın başlangıcı olmanın yanında bu coğrafyanın ilk toplu ve sistematik zorla kaybettirme günü olarak anmaya başladılar.
31 Temmuz 2025
Adli Tıp Kurumu
Genç okurlar için hatırlatmak isterim; Türkiye’de 12 Eylül darbesinin hemen ardından yeniden yapılandırılan ilk kanunlardan biridir Adli Tıp Kurumu Kanunu ve bu kanun o dönem bütün hızıyla sürdürülen siyasi cinayetlerin, işkencenin, eziyetin üstünü örtmek için bu kurumun iyi bir araç olduğu düşünülerek yapılmış, iştigal sahası nedeniyle özerk olması gereken kurum doğrudan yürütmeye bağlanmıştır. Çünkü tahakküm sistemlerinde devlet, adli tıp alanını hakikatin ortaya çıkarılması yönünde değil hakikatin örtülmesine yarayan şekilde kullanıyor. Şili’nin adı cinayet ve işkencelerle anılan diktatörü Pinochet’in adli tıp kurumu için “devletin kirli çamaşırlarını yıkayan bir çamaşır makinesi” tanımlamasını yapması boşuna değil.
24 Temmuz 2025
Bir sınır kapısı, iki farklı tavır
Bir sınır kapısını soykırımı meşrulaştırmak için, soykırım kurbanlarının anısına hakaret için, düşmanlık ve nefreti körüklemek için kullananlara, Zoryan Enstitüsü’nün açıklaması yanında Sevgili Takuhi Tovmasyan’ın 19 Ocak Hrant Dink anmasında Agos penceresinden yaptığı ve Hrant Dink’e seslendiği konuşmasını okumalarını öneririm.
10 Temmuz 2025
Nasıl olsa unuturlar rahatlığı
Bu bakış açısı sadece Kılıçdaroğlu’na mı ait? Değil elbette. Tarih boyunca toplumun taleplerine aykırı kararlar alan, bu kararları topluma rağmen hayata geçiren siyasiler, muktedirler, toplumun tepkisinin kısa süreceğine, kısa bir süre sonra da unutulacağına inandıkları için de böylesine pervasızlar. Yine sık sık dile getirilen, “Türkiye toplumu bir amnezi toplumudur” klişesi doğru mu? Toplum kendisine rağmen yapılanları, haksızlıkları, adaletsizlikleri, kendisine yaşatılan acıları unutuyor mu? Tarih, geçmişin ağır yükünden unutma yoluyla kurtulma çabalarıyla dolu. Mesela Peloponez Savaşları’nın ardından geçmişteki acı olayları ve kötü durumları hatırlamayı yasaklayan bir yasa çıkarılmış. Yasayı çıkaranlar unutulmuş ama yasaya rağmen bu savaşlar ve savaşlarda yaşanan acılar unutulmamış.
3 Temmuz 2025
Masumiyet Karinesi
Yargıtay üyesi Metin Yandırmaz aynı gün sosyal medya hesabından aşağıdaki paylaşımı yaptı: “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Buna ceza hukukunda masumiyet karinesi denir. Sadece hukukçuların değil, herkesin bilmesi gereken temel bir hak ve kuraldır." Sayın Yandırmaz’ın sadece bir anayasa hükmünü hatırlatmaktan ibaret paylaşımını ilginç ve toplum için bu kadar önemli kılan, ona haber niteliği kazandıran ne olabilir? Anayasanın 38. Maddesinin dördüncü fıkrası yeni değildi, masumiyet karinesi adı verilen bu hak, adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak anayasada güvence altına alınmıştı ve bu düzenleme yıllardır yürürlükteydi. Bu norma haber değeri veren, onu ilginç ve önemli kılan normun kendisi değil bir yüksek yargıcın bu normu dile getirmesiydi. İşte burada başlıyor gariplikler.
26 Haziran 2025
Hatırlamak ihtiyaçtır
Anlatmaya devam etti. “Babam sık sık elimden tutar beni çarşıya götürürdü, dükkanının önünden her geçtiğimizde Poto Saatçi elindeki işi bırakır, dışarı fırlar, babamın önünde iki büklüm olur elini öperdi. Ben şaşırırdım çünkü saatçi ihtiyardı, babam onun çocuğu yaşındaydı, el öpmesi gereken biri varsa o da babam olmalıydı. Bir gün dayanamayıp sordum, şöyle anlattı babam: ‘Ermenileri toplayıp götürürlerken deden o zaman küçük bir çocuk olan bu Poto Saatçiyi kafleden almış, alırken de ben bu çocuğu tanırım, Ermeni değil, Süryanidir o demiş ve böylece hayatta kalabilmiş Poto, henüz Süryanilere dokunulmadığından. Bu nedenle dedene ve sonra da bana çok saygı duyar, her gördüğünde gelip elimizi öper’ dedi."
19 Haziran 2025
Zımnen ilga edilen normun hortlatılması
bianet editörü Tuğçe Yılmaz Kadıköy’de GBT kontrolü sırasında gözaltına alınıyor, gözaltına alınma sebebi ve hakkındaki iddialar açıklanmıyor, bu yasal zorunluluk yerine getirilmiyor. Yılmaz o gece karakolda tutularak özgürlük hakkı kısıtlanıyor. Ertesi gün Çağlayan Adliyesi’ne götürüldüğünde, 24 Nisan 2024 tarihinde iki Ermeni gençle yaptığı söyleşi nedeniyle 18.03.2025 tarihinde, söyleşinin üzerinden neredeyse bir yıl geçtikten sonra, yani kanunun öngördüğü dört aylık süre geçirildikten sonra hakkında bir soruşturma açıldığını öğreniyor. Oysa kanunda öngörülen süre “muhakeme şartı” niteliğine haiz olduğundan süre geçirildikten sonra dava açılamaz, davanın açılabilmesi bu şartın gerçekleşmesine bağlıdır. Kanuni süreler yorum ya da kıyas yoluyla genişletilemez. Bir savcının bunu bilmemesi düşünülemez. Savcı Yılmaz aleyhine bir soruşturma yürütüyor ama ona haber vermiyor, ne diyeceğini sormuyor, onu savunma hakkından yoksun bırakıyor.
12 Haziran 2025
Gözlerine bakabilmek
Ernst Frankel’in “İkili Devlet” kitabını (İletişim Yayınları) okurken öğrendim ki; Führer’in kişisel tutukluları varmış. Bu tutuklular, sırf Führer istediği için, ortada isnat edilecek bir suç olmaksızın, yargı kararı aranmaksızın, “Führer”in kişisel tutsağı” kaydı düşülerek alıkonuyorlarmış. Mesela rahip Martin Niemöller, tutuklanmış, yargılanmış ve beraat etmiş ancak Hitler beraat kararına tepki gösterince Führer’in kişisel tutsağı olarak tekrar içeri alınmış ve savaşın bitimine kadar toplama kampında tutulmuş. Bu satırlar sizde neyi çağrıştırdı bilemem ama ben, bu satırları okuduğumda Osman Kavala’yı düşünmeden edemedim. Gerçi iki olay arasında benzerlik yanında önemli fark da var diyebilirsiniz, haklısınız.
4 Haziran 2025
Modern kölelik
Devletler, göçmenlik hallerini tanımladığında, bir statü ile belirlediğinde ise göçmenleri geçici ve sınırlı haklarla tanımlıyor, deyim yerindeyse yarı insan yapıyorlar. Böyle yaptıklarında toplumun yeni gelenle ilişkisini de belirliyor, topluma yol gösteriyorlar.
29 Mayıs 2025
Devletin o hassas tarafı - II
Tengioğlu, cezaevine girmeden önce de ‘derin devlet’ ve Sedat Peker hayranı mıydı bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa, o da paramiliter yapıların insan malzemesinin genellikle sabıkalılardan ve suça eğilimli kişilerden oluşturulduğu ve cezaevlerinin bu konuda önemli bir kaynak olduğu. Beş yıl önce sokakta rahatlıkla edilen bu sözler bugün ancak güncel bir saldırı nedeniyle gündeme geliyor ve kimi mecralarda neredeyse magazinleştirilerek sunuluyor. Oysa burada çok vahim bir tabloyla karşı karşıyayız.
22 Mayıs 2025
“Devletin o hassas tarafı” - 1
Yasin Hayal Cezaevinden Ermenilere ve Hrant Dink’e kin besleyerek çıktığına göre, cezaevinde iken kurduğu ilişkiler önemliydi. Hrant Dink cinayeti davasında Mahkemeden Yasin Hayal’in cezaevinde kimlerle kaldığı, kimler tarafından ziyaret edildiği, ziyaretçileriyle yaptığı görüşmelerin kayıtları, telefon aracılığıyla kimlerle ilişki kurduğu ve aranan telefon numaraları, hesabına kimler tarafından hangi banka veya hesap numaralarından para yatırıldığının sorulmasını istedik. Talebimiz kabul edildi, ilgili kurumlara müzekkereler yazıldı. Ancak özellikle Yasin Hayal’in görüşmecileri ve görüşmecileriyle yaptığı görüşmelerin ses kayıtları konusunda çok ciddi bir dirençle karşılaştık, tüm çabalarımıza, rağmen bu direnci aşamadık.
16 Mayıs 2025
Allı Turnam
Seni tanıdıkça samimiyetine, doğallığına, bildiğini, gördüğünü, hakikati lafını esirgemeden, taviz vermeden doğrudan dile getirişine hayran kaldım. En gerilimli ortamlarda söz alıp o eşsiz üslubunla ortamı nasıl yumuşattığına ama asla mağduriyet dilinden konuşmadığına, karşındaki herkese aynı seviyeden bakarak önyargıları kırdığına, o büyülü gücüne tanık oldum. Bu gücü ben bir de Hrant’la yaşamıştım.
8 Mayıs 2025
İnsandışılaştırmak
Devletlerin sahip olduğu yıkıcı güç egemenlikleri altındaki toplumlara da sirayet edebiliyor, yayılabiliyor. İşte bunu engellemek, insanlığı insanların kötülüğünden korumak için büyük bir mirastır evrensel beyanname ve evrensel hukuk. Ama ne yazık ki bugün, sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde, ilkeleri insan hakları rejimince belirlenmiş ancak uygulaması devletlerin insafına bırakılmış bir dünyada, devletler ‘biz’i kurarken öteki olarak tanımladığını dışarı atıyor. Yurttaş olup olmadığına bakmaksızın egemenlik alanlarındaki insanların haklarını ihlal ediyor, insanların bir kısmını geçici ya da sınırlı haklarla tanımlıyor, insandışılaştırıyor.
1 Mayıs 2025
Soykırımı konuşmak
Kabaca söylersem Anayasa Mahkemesi, yüzyılı aşkın bir süre önce gerçekleşmiş ve halen tartışılan bir tarihsel konu var -ki Mahkeme bunu tırnak içinde ‘Ermeni Tehciri’ olarak ifade etmiş- bu konudaki tarihsel gerçeklerin ortaya çıkabilmesi için oturun konuşun, yasaklamayın diyordu. Bu kararı önemli kılan bir diğer husus, kararı veren AYM İkinci Bölüm üyelerinin oy birliğiyle karara imza atmış olması. Beş yargıcın imzasını taşıyan bu karar, akademide, fakültelerde örnek karar olarak ders programlarına alınmayı hak ediyor
24 Nisan 2025
Geleceği kurmak
Bugün ülkemizde gençler, kadınlar ve halkın önemli bir kesimi, yıllardır dayatılan baskı, korku, adaletsiz politikalara karşı ayaktalar ve demokratik, laik, adil bir geleceği birlikte kuracağız diyorlar, direniyorlar. Direnişlerine damgasını vuran anlayış, savunmacı pozisyon almak değil aksine talep etmek ve taleplerini yüksek sesle haykırmak. İşte bu önemli gelişme hepimize önemli fırsatlar sunuyor. Tek adam rejimini mümkün kılan paradigmayı tartışmadan demokratik, çoğulcu, laik, adil, eşitlikçi ve kimseyi dışarıda bırakmayan kapsayıcı bir geleceği nasıl inşa edebiliriz? Bu yazımı bir davetle bitirmek istiyorum. Gelin hep birlikte bu soruları ve elbette daha fazlasını soralım ve geleceğimizi tahayyül edeceğimiz, tartışacağımız bir platform oluşturalım. Peki bu nasıl bir platform olabilir?
17 Nisan 2025
Abone Ol!
Agos'a abone olarak destek olabilirsiniz. Abone ol, hediye et, askıya abonelik bırak.
Agos'u Sosyal Medyada Takip Edin
Instagram
Twitter
Facebook