Reşat Altay, Ay’ın amiriydi

Selim Ay ‘amiri’nin izinde

UYGAR GÜLTEKİN
[email protected]

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne Sedat Selim Ay’ın getirilmesi tartışmalara yol açtı. Selim Ay’ın 1990’lı yılların ortasında görev yaptığı dönemde yaptığı işkenceler gün yüzüne çıkmaya başladı.

Selim Ay’ın görev yaptığı dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde bir isim daha dikkat çekiyor. Hrant Dink cinayetinin işlendiği dönemde Trabzon Emniyet Müdürü olan Reşat Altay, Selim Ay’ında içinde bulunduğu TİM’lerin başındaki isim. İstanbul’da gözaltında kayıplar ile adı sık sık gündeme gelen Altay, aynı zamanda İstanbul Emniyeti’nin işkence ile anıldığı dönemin amiri.

1994 yılında PKK yöneticisi olduğu iddiası ile gözaltına alınan Namık Kemal Dinç, her işkence seansının ardından Reşat Altay’ın karşısına çıkartıldığını ve  Altay’ın kendisini ölümle tehdit ettiğini söyledi. Gözaltı sonrası çıkartıldığı Adli Tıp Kurumu’nda 3 günlük iş göremez rapor aldığını, tutuklandıktan sonra sevk edildiği Eyüp Adli Tıp Kurumu’ndan ise kendisine 15 günlük rapor verildiğini anlatan Dinç, Altay’ı cezaevinde kaldığı dönemde bir televizyon programında İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olarak gördüğünde tanıdığını ifade etti.  Dinç, “O kadar gaddar adam vardı PKK timinde. İşkenceciydi hepsi. Kaba dayak için bile ayrı bir işkencecileri vardı. Tüm bu adamlar Reşat Altay’ın karşısında esas duruşa geçerlerdi. Selim Ay, Bayram Kartal gibileri Altay’dan emir alırdı. En tepelerindeki isim oydu” diye konuştu.

‘Tüm işkenceciler Reşat Altay’ın karşısında esas duruştaydı’

31 Ağustos 1994’te Beşiktaş’ta gözaltına alınan ve 13 Eylül’de tutuklanana kadar gözaltında işkencede kalan Dinç, “31 Ağustos’ta gözaltına alındım ancak gözaltına alınmam 4 Eylül olarak tarihlere geçti. 5 gün boyunca hiç kimseyle görüştürülmeden işkence gördüm. Nezarethaneye dahi konulmadım. Emniyet’ten içeri girmemle filistin askısına asılmam arasında yarım saat geçmedi. İşkence seansları başladı. Kollarımı hissetmemeye başladığımda indirip kollarımı duvarlara burarak kan gelmesini sağlıyorlardı. Sonra soğuk su işkencesi başlıyordu. Askıdayken cinsel organıma, parmak uçlarıma ve kafama elektrik veriyorlardı. Falakaya yatırıyorlardı. Ayaklarım su toplamıştı. Su toplayan yerleri makasla kesiyor ve falakaya devam ediyorlardı. Böyle bir işkence seansından sonra, beni alıp yukarı çıkartıyorlardı. İlk çıkardıklarında bana ‘Bu adam buranın en tepesi ona konuşacaksın’ dediler. İşkence timinde “52 numara”, “minik” gibi kod adı olanlar vardı ve hepsi korkunç adamlardı. Onlar bile bu adamın karşısında esas duruşa geçti. İçeri girer girmez Altay, ‘Ne sert sert bakıyorsun bana öyle’ dedi. ‘Aşağıda olanları bilmiyor musun?’ dedim, ‘Biliyorum ama sen de bize yardımcı olmuyorsun. Söyleneni yapacaksın’ dedi. Sonra bana ‘Biz seni aldık kimsenin haberi yok. Kimse görmedi. Kaydın kuydun yok. Ya dediğimizi yapacaksın ya da seni öldürürüm’ dedi.  Üç gün belirli aralıklarla öldürüleceğim tehditleriyle benimle konuştu. Gözaltı kaydım yapıldıktan sona ölüm tehditleri de görüşmelerde kesildi. Sonra  cezaevinde kaldığım süreçte beni gelip öldüreceklerine dair haberler göndermeye başladılar.”

16 MART, ÇİFTEHAVUZLAR, SUSURLUK

•          16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi’nden çıkan öğrencilerin üzerine ateş açılması sonucu 7 öğrenci hayatını kaybetti , 47 öğrenci yaralandı. Ateş açanların arkasından koşan polislere ‘geri dönün’ talimatı veren komiser yardımcısı Reşat Altay’dı.

•          Çiftehavuzlar’da 17 Nisan 1992’de 3 Dev-Sol üyesinin öldürülmesi olayında İbrahim Şahin ve Ayhan Çarkın dışında tanıdık diğer isim Reşat Altay’dı.

•          Susurluk kazasının ardından, kazada ölen Abdullah Çatlı’nın İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nin müdürü ile 5 kez telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı. Bu şube müdürü tanıdık bir isim; Reşat Altay’dı.