Kirli güçler savaşında toplum nerede?

Memleket toz duman, göz gözü görmüyor. İktidar kavgasındaki güçler arasındaki savaşın şiddeti o kadar arttı ki, her türlü gayrimeşru saldırı vakayı adiyeden sayılmaya başladı. Başka bir ülkede tüm devlet sistemini sarsacak, yıllar süren etkileri olacak olaylar, bizde ancak birkaç gün konuşuluyor.

Kavganın öncelikli muhataplarının nitelikleri de, tutumları da belli. Hiçbiri diğerinden daha temiz değil. İktidardaki AK Parti yolsuzluğa ve güç zehirlenmesine sonuna kadar batmış durumda. Her türlü bel altı vuruşu yapma yeteneğine sahip olduğunu artık büyük bir gösterişle sergileyen Gülen Cemaati, güvenilirliğini sonsuza dek sıfırladı. Eski devlet aklının makyajlı sürümü yeni CHP, ilkesizliğin şahikası olmayı sürdürüyor.

Peki, siyasetin hileli bir bilek güreşinden fazlasını vaat etmediği bir ortamda toplum ne yapıyor? Olaylara ne kadar müdahil? Kısa, orta ve uzun vadede olan bitene nasıl etki etmesi bekleniyor?

Öyle ya, nihayetinde siyaset, sosyolojinin yüzeydeki veya dipteki akıntılarından bağımsız, ondan azade değildir. Toplumsal karşılığı olmayan hiçbir siyasi gündem veya mücadele uzun soluklu olamaz. Mevcut kavganın sonucunun ne olacağını da eninde sonunda Türkiye halkı tayin edecektir. Yoksa…

Acaba öyle mi sahiden? Yoksa, bizler, yurttaşlar, halk, vatandaşlar, toplum, savaşan devleri şaşkınlık ve korkuyla izleyen biçarelerden başka bir şey değil miyiz? Yoksa, bir tenis maçının pasif izleyicileri miyiz? Filler tepişirken ezilen çimenler miyiz? Bu senaryoda bize figüranlıktan başka rol düşmeyecek mi?

Görünen o ki, henüz maalesef oyuna dahil değiliz. Dahil olup olamayacağımız da şüpheli. Oysa Türkiye’nin demokratikleşmesi, şeffaflaşması, sivilleşmesi, ancak ve ancak bizlerin bu değerler etrafında yaratacağımız güç ve enerjiyle mümkün olacak. Her biri diğerinden daha kirli odakların çamur güreşinden bir güneş doğmayacak. Asıl mücadele, bunu idrak edebildiğimiz gün başlayacak.

Agos