Diyanet Başkanı Görmez’in görmediği karar
İptal edilen tahsisin muhatabı olan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, tahsis kararına ilişkin çıkan haberlere ilişkin olarak “yalan ve iftira” değerlendirmesi yaptı. Oysaki Mardin Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu’nun haberlerden sonra tahsis kararını iptal ettiğine dair resmi yazısı Süryani Vakıfları tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. Söz konusu yazı geçtiğimiz hafta Agos’ta yayınlandı.
Tutanak ne diyor?
Söz konusu resmi yazıda, 3 Temmuz 2017’de komisyon toplantısının aldığı karar tutanağı yer alıyor. Tutanakta, “12 Ağustos 2014 tarih ve 2014/11 sayılı kararında yer alan, tüzel kişilikleri kaldırılan köylerin taşınmaz devir listesinde ibadethane olarak belirtilen taşınmazların Diyanet İşleri Başkanlığı’na yapılan tahsis kararına yol açan hükümler kaldırılmıştır” deniliyor. Kararın altında Mardin Vali Yardımcısı ve Komisyon Başkanı Bahattin Çelik ve diğer komisyon üyelerinin imzaları yer alıyor.
Ortaya çıkan tutanakta, söz konusu kararın Mardin Deyrulzafaran Kilise ve Manastırı Vakfı Başkanı’nın 30 Haziran 2017’de verdiği dilekçe üzerine alındığı da belirtiliyor.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 7 Temmuz’da Ulu Cami'nin açılışı için geldiği Iğdır'da, Polis Evi’nde sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleriyle görüştü. Görmez, Süryanilerin ibadethanelerinin Diyanet’e tahsis edilmesiyle ilgili çıkan haberin “yalan ve iftira” olduğunu iddia ederek Türkiye'nin ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın karalanmaya çalışıldığını savundu.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Türkiye'de herkesin özgürce kendi değerlerini ve inançlarını yaşamaya devam edeceğinin altını çizerek şöyle konuştu:
"10 gündür Avrupa'nın, Amerika'nın bütün gazetelerinde Türkiye'nin, Türkiye’de yaşayan Süryanilerin bütün kiliselerinin, Mor Gabriel Kilisesi'nin Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsis edildiğine dair bir yalan haber üzerinden kara propaganda yapılıyor. Halbuki Türkiye bu coğrafyada hiçbir ülkenin yapmadığı bir şeyi yaptı. Bu topraklarda yaşayan ne kadar dini azınlık varsa onlara ait bütün vakıf mallarını iade etti. Hiçbir ülke iade etmezken Türkiye iade etti. Çünkü bu ülke büyük bir ülke. 4-5 asır önce bu ülkede farklı inançların mensupları bu topraklarda özgürce yaşadılar. İslam’ın emri gereği bunu yaptı ecdadımız. Şunu açıkça ifade edeyim, bu ülkede yaşayan herhangi bir dini azınlığın mabedini, toprağını, mülkiyetini Diyanet olarak kabul etmeyiz. Başkasına ait mülkiyeti gasp etmek İslam’ın reddettiği bir husustur."
