Anadolu Rumlarının belleği Atina’da emin ellerde
Küçük Asya Araştırmaları Enstitüsü’yle yollarınız nasıl kesişti?
Ben Saint Michel Lisesi’ni bitirdikten sonra Atina Üniversitesi’nde siyasal bilgiler okudum. Orada okurken şimdi çalıştığım enstitünün müdürü, Prof. Dr. Paschalis Kitromilides üniversitede hocamdı. Benim de İstanbullu olduğumu öğrenince enstitünün beni muhakkak ilgilendireceğini söyleyip, beni çağırdı. Arşivdeki kütüphaneyle tanıştım. Üniversiteyi bitirdikten sonra da beni bu konularla uğraşmaya teşvik etti. İstanbul’dan olduğum için Türkçe de biliyordum. Yavaş yavaş aklımda bir doktora tezi oluştu, onun denetimiyle doktora tezimi bitirdim. 1994’te araştırmacı olarak girdim, 2002’de hoca enstitünün müdürlüğünden ayrılınca yönetim kurulu beni layık gördü. Aslında ben istemedim.
İstememiş olsanız da 15 senedir başındasınız…
Bir kurumu yönetmek çok zaman alıyor, özelikle ekonomik kriz ortamında bütçe sıkıntısını gidermek açısından, çok bürokratik iş var. Bu durum da yapmak istediğim araştırma ve çalışmaların aleyhine oluyor.
Merkez maddi olarak nasıl ayakta kalıyor?
Burası tamamen özerk bir enstitü ama Yunanistan Kültür Bakanlığı’nın denetiminde. Bu bağlamda Kültür Bakanlığı yasal olarak bütçemizi kapsamak zorunluluğunda. Ama son yıllarda kriz ortamında o bütçe gittikçe küçüldü. Özel sektörden sponsorlar olmasa çok zor yürütecektik.
Enstitünün size akademik olarak yeni kapılar açtığından bahsettiniz. Akademik amaçların ötesinde, belki duygusal olarak, ne bulacağınızı düşünmüştünüz ve ne buldunuz?
Bu arşiv ve enstitü sayesinde İstanbul’la bağlarımı yeniledim. Tabii oraya girene kadar hiçbir surette ilgimi kaybetmedim; Türkçe kitap ısmarlıyordum, o dönem daha çok edebiyat okuyordum. Türkçeyi de unutmadım ama enstitü sayesinde Anadolu ve Rumlar günlük hayatıma girdi. Bir de 1999 sonrasında ortam değişince ve enstitümüze Türk okuyucular, araştırmacılar gelmeye başlayınca hem Türkçe konuşabilme imkânı edindim hem de o çevreden yeni kişilerle tanışıp, bazılarıyla dost oldum.

